Son zamanlarda değişen dünya dengelerini de göz önünde bulundurduğumuzda yapılan açıklamaların ülkelerin kendi siyasetleri, stratejileri ve menfaatleri doğrultusunda olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu açıklamalar her ülkenin temel stratejileri açısından son derece normal açıklamalardır. Ancak; Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un ABD’ nin suriye’ye yaptığı son saldırıdan sonra yaptığı ”Suriye’ye saldırarak Türkiyeyi Rusya’dan ayırdık” açıklaması içinde anlamlandırılması ve cevaplandırılması gereken sorular olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk Amerikan ilişkileri nezdinde Türkiye ve Nato faaliyetlerine ve son zamanlardaki Türk ve Rus ilişkilerine objektif açıdan bakmanın yararlı olacağını düşünüyorum. Bilindiği üzere Nato 4 nisan 1949 da kuruldu ve Türkiye Nato’ya 66 yıl önce 1952 yılında girdi. Türkiye’nin Nato’ya girmesinin sebeplerini güvenlik ve batılılaşma yani batıya entegre olma olarak kısaca özetleyebiliriz. 15 temmuz hain darbe girişiminin arkasında Amerika’nın ve batı devletlerinin olması Türkiye’nin ve Türk milletinin Nato’ya bakış açısını değiştirmeye başlamıştır. Oysa ki tehdit olarak görülen bu kuruma Türkiye bir güvenlik ve kendini uluslararası saldırılardan koruyacak ve kollayacak bir güvenli liman olarak yanaşmıştır. Güvenli liman olarak yanaştığımız bu limanda Nato ile başlayan yolculuğumuz boyunca Türkiye yol arkadaşlarına karşı her türlü görevini yerine getirirken Nato içinde bulunan basta ABD olmak üzere diğer ülkelerin Türkiye’ye karşı 66 yıl boyunca dostça ve güven verecek şekilde ortak güvenlik politikalarını oluşturduğunu söylemek son derece zor ve anlamsız olacaktır. Nato ve Türkiye ilişkilerine tarihsel açıdan baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliyoruz. 1952 yılında Türkiye Natoya girebilmek için Kore savaşına katılmış ve 717 şehit vermişti. Soğuk savaş yılları boyunca Nato, Türkiye’yi Varşova Paktına karşı ileri bir karakol olarak kullandı.1964 yılında yunanlıların Kıbrıs’ı ele geçirmek için başlattıkları darbeyi önlemek için Türkiye’den kalkan uçaklar için ABD Başkanı ” Amerikanın verdiği uçakların Nato misyonu dışında kullanılamayacağına dair” İsmet İnönü’ye mektup göndermiş ve bir nevi ambargo uygulamıştır. Yine 1974 yılında kıbrıs barış harekatı esnasında yine aynı yönteme başvurmuş ve Nato’nun Türkiyeye sağladığı silah, ekipman ve teçhizatlar için ambargo uygulamıştı. 15 temmuz darbe girişimine ve FETÖ elebaşının hala Amerikada lüks bir ortamda ikamet ediyor olmasını ve bu fotoğrafın tamamını görüp analiz ettiğimizde Nato’nun Türkiye’ye karşı görevlerini yapmayı bir tarafa bırakın Türkiye’nin aleyhine olan her türlü faaliyetin arkasında olduğunu söylemek hiç de zor olmayacaktır. Ülkemiz için son derece acil olan yüksek irtifa hava savunma sistemlerini vermeyen ABD ile ilişkiler Rusya ile yapılan s-400 anlaşmaları sonucunda farklı anlamlar kazanmış ABD, Nato ve Türkiye ilişkilerini tekrar gözden geçirmek zorunda kalmıştır. Afrin için düzenlenen Zeytin Dalı harekatı öncesi ABD’nin bir terör örgütü olan YPG ‘ye sağladığı binlerce adet silah hala hafızalarımızı meşgul etmektedir. Nato’nun 5.maddesi ” Kuzey Amerika’da veya Avrupada içlerinden bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırının hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirilecektir” şeklinde olup son derece açık ve nettir. Oysa resmi olarak olmasa bile sempatik kanallarda Nato’nun 5. madddesi açık ve net olarak ortada dururken Türkiye’ye karşı yapılan bu ayrımcılığı Türkiye kendisi açısından anlamlandırmakta ve yeni vizyonu ve menfaatleri doğrultusunda değerlendirmektedir. Rusya ile son yıllarda özellikle savunma sanayi alanında ve eneji alanında yapılan anlaşmalar Nato ülkelerini tedirgin etmiş ve bir nato ülkesi olan Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un ” Türkiyeyi Rusyadan ayırdık” cümlelerini sarfetmeye mecbur etmiştir. Türkiyenin özellikle savunma sanayi ve diğer alanlarında 2000′ li yıllardan bu yana gözle görülür şekilde büyüme göstermesi ABD ve batılı ülkeleri rahatsız etmektedir. Geleceğin ekonomik ve ticaret merkezlerinin doğuya doğru kayması ve Türkiye’nin buna paralel olarak hareket etmesi batılı ülkeler açısından tedbir alınması gereken bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Rusya ile birleşecek bir Türkiye ve yanında Çin gibi bir ülkenin bulunmasıyla birlikte devasa bir askeri ve ekonomik güç olacaktır. Türkiye güçlü ekonomisi ve güçlü ordusuyla her zaman vazgeçilemeyecek bir ülkedir. Kesinlikle bilinmelidir ki Türkiye’yi kaybedenler çok şeyler kaybedeceğini iyi bilmeli ve misyon ve vizyonlarını ona göre hazırlamalıdır.